gida etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gida etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29.10.20

Tunç Soyer-Yerli Tohuma Sahip Çıkalım



   Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

Başkanlığımı Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile “Yerel Kalkınma Modeli” başlıklı online toplantıda bir araya gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer;  Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu, Yerelde tohum ve hayvancılık rekabet gücünü arttırdığını, Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

Gerçekdende "Covid-19 salgını bariz bir şekilde ülkemizde tarım politikası değişikliğine gidilmesi gerekdiğini gösterdi. Öncelikle gıda maddelerine yoğun ilgi gösterilmesi, sorunun çok boyutlu önlemlerle giderilmesini zorunlu kılmaktadır

Tarım sektörü stratejik bir sektördür. Gıda ve su, insanlar için en önemli ihtiyaç maddeleridir..Ülke düzeyinde arazi kullanım ve tarımsal üretim planlaması yapılmalı, tarım üretim miktar artışı, ürün çeşidi ve üretim sürekliliği sağlayan planlamalar yapılmalı.

Tarımsal ürün ithalatı sıfır seviyeye çekilmeli, girdi maliyetlerin düşürülmesi, ürüne  desteklerinin artırılması şart olduğudur. Tarım  insanların sosyo- kültürel yaşamlarını değiştirip şekillendiren farklı etmenleri mevcutdur. Tarım, yaşamın kaynağıdır.

insanlığın varoluşundan bugüne kadar önemini korumaktadır. Yaşam devam ettiği sürece de önemini koruyacaktır. 

Toplantı moderatörlüğünü yapan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, yaşadığımız pandemi döneminde yerel kalkınmanın daha da öne çıktığını söyledi. Başkan Toprak “İzmir’de bu konuda somut adımlar atılıyor. Başkan Soyer ile bunları konuşmak istedik. İzmir’de atılan adımları birinci ağızdan dinlemek için buradayız” dedi.

 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yerel kalkınmanın bugüne kadar birbiri arasına duvar örülmüş, şehirlerdeki milyonlarca yurttaş ile alın teriyle ekmeğini kazanan üreticiler arasında bir köprü vazifesi gördüğünü ve bu köprüyü daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi. Yerli tohuma sahip çıkmak, üretilen ürünü işlemek ve katma değerini yükseltmek, üreticilerin kooperatif veya birlikler çatısı altında örgütlenmesini sağlamak, ürünleri tüm Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

 İzmir özelinde yerel kaynaktan bahseden Başkan Tunç Soyer, “İzmir’in tarımsal büyük zenginlikleri ve değerleri var. Turizm anlamında da olağan üstü potansiyelleri var. Biz bu iki değeri ortaya çıkararak gücünü arttırmak ve bir yandan da ortaya çıkacak böyle bir tabloyu dünya ile entegre etmek için bir çalışma yapma ihtiyacı duyuyoruz. Amacımız dünyadan ilham alan ama aynı şekilde dünyaya ilham olan bir kent olmayı planlıyoruz” dedi.


 Tarımla turizmle ilgili birçok şey yaptıklarını vurgulayan Başkan Tunç Soyer, “Hepsinin arka planında en çok kafa yorduğumuz meseleyi söyleyeyim: O da demokrasi. Bugün dünyanın içine düştüğü sorunların büyük bölümü giderek otoriterleşen bir popülist iklimin hâkim olmasından ileri geliyor. Bu, ne yazık ki demokrasinin erdemlerinden, değerlerinden uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Öyle olunca her koyun kendi bacağından asılıyor” şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:

 “Eskiden tarım sadece tarlada ürün yetiştirmekten ibaretti dolayısı ile sadece ziraat biliminin konusuydu. Günümüzde tarım iletişimle, endüstriyel tasarımla, pazarlamayla ilgili bir sektör. Şunu bilmeliyiz ki ziraat bilimiyle ve toprağı eken insanla ile sınırlı bir şey değil tarım. Bir yandan bilimsel eşitliliği de işin içine katmayı başarmalıyız. Diğer yandan ise sürecin başından itibaren tohumdan ihracata kadar olan sürecin her bir etabının birbiri ile olan bağını ortaya çıkartarak o bağların biçimlenmesini ve arasındaki ilişkinin güçlenmesini sağlayarak sürdürmek zorundayız. Bunun olabilmesi ancak demokrasi ile mümkün.”

Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu anlatan Tunç Soyer, coğrafyanın iklimine, genetik kodlarına, geçmişine ve kültürüne çok daha uygun olduğunu ifade etti. Aynı zamanda bunların rekabet gücünü de arttıran imkanlar sunduğunu söyledi.

Soyer bu süreçte çok önemli başarılar elde edildiğinin altını çizerek, “Saksıda yetiştirdiğimiz bir avuç karakılçık buğdayı ile başlattığımız süreç bugün bin dönümün üzerinde bir üretime dönüştü. Bugün İzmir’in birçok ilçesinde kara kılçık yetiştiriliyor. Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Küçük üreticinin, aile çiftçisinin üretimine destek olmayı ve böylece başka bir tarımın mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyoruz. Küçük üreticiyi desteklemek için çıktığımız yolda bir sembol oluşturduk.  Endüstriyel tarım dışında çiftçiyi yaşatmamız, kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Biz kooperatifleri açık çek verdik. Ne üretirseniz alacağız diye. Yoksa üretim yaptıramayız” dedi ve şu noktaların altını çizdi:

 “Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Ne zaman küçük üretici toprağından hayatını idame ettirecek bir gelir sağlayamıyor o zaman köyden göç başlıyor ve o kadim kültür zayıflıyor ve köklerinden kopmaya başlıyor. Küçük üreticiyi desteklemek zorundayız. Kent dengesini sağlayabilmek ve tüketicinin sağlıklı ve çeşitli ürünlerle buluşması açısından küçük üreticiyi yaşatmak zorundayız. Buda kooperatifçilikten geçiyor. Üreticinin ürününü işlemek mutlaka katma değer bir ürüne dönüştürmeye ihtiyaç duyuluyor. Sonraki süreç ise işlenen ürünün uluslararası alanlarda pazarlanması. Böylelikle üretici kooperatiflerimizin de gücü artacak.”



 Dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı listesinde Hollanda’nın ikinci sırada olduğunu belirten Başkan Soyer, “İzmir tarihi boyunca Ege Bölgesi ile var olmuş. İzmir’i İzmir yapan şey aslında Ege’dir. Ege, tarih boyunca üzümünü, incirini, her şeyini İzmir üzerinden dünyaya pazarlayabilmiş. Hollanda dünyanın en büyük ikinci tarım ihracatçısı ülke konumunda. Ege Bölgesi Hollanda’dan biraz daha büyük ama Ege Bölgesi gibi bereketli bir coğrafya Hollanda’nın çok daha gerisinde. Bunu hazmedemiyoruz. Ve bunu değiştireceğiz. Kısacası biz bulunduğumuz noktayı hak etmediğimiz için yerel kalkınmaya önem veriyoruz. Bu dört ilke çerçevesinde sürdürdüğümüz tarım politikalarının yerelden kalkınmamızın önünü açacağını düşünüyoruz ve her biriyle ilgili birçok projeyi hayata geçiriyoruz. Tarım konusunda sürdürdüğümüz bu çalışmaları turizm için de yapıyoruz. İzmir’deki turizm aktörlerinin sesini dinliyoruz ve birlikte bir turizm planlaması yapıyoruz” dedi.

Adını ‘Halkın Bakkalı’ koydukları mekânlar açtıklarını da belirten Tunç Soyer.”Bu mekânlarda sadece kooperatiflerimizin ürettiği ürünleri satıyoruz. Türkiye’nin birçok üretici tarımsal kalkınma kooperatifinden ürün geliyor. Artık bu pazarlamayı sanal ortam üzerinden güçlendireceğiz. Bunun yazılımıyla ilgili çalışma tamamlanmak üzere. Önümüzdeki günlerde sadece iç piyasada değil, yurt dışına da ürünlerimizi pazarlayacağız. Burada özellikle ürünün işlenmesiyle elde edilen yeni endüstriyel ürünlerin olmasına gayret ediyoruz. Örneğin biz mandalina kurusu yapmıştık. Bu sayede ürün yaklaşık beş-altı misli değer kazandı. Daha önce bu ürün üreticinin elinde kalıyordu ”dedi.

yilmazparlar@yahoo.com


Kaynak; Net Haber Ajans


14.9.20

Kozmetikde Arıcılık Ürünleri-BEE O PROPLOLIS-Yılmaz Parlar



Kozmetikde Arıcılık Ürünleri

Bal, arı sütü, polen, arı ekmeği, propolis, balmumu gibi biyolojik olarak aktif maddeler bakımından zengin içeriğe sahip doğal ürünler olan arıcılık ürünleri, sadece gıda ilaç değil, aynı zamanda mükemmel bir kozmetik ürünüdür. 



Arıcılık, türev ürünleriyle tedavi (apiterapi) medikal sektörün ve gıda sektörün yanı sıra kozmetik sektöründe gözbebeği durumunda yaygın olarak gelişmiştir.

Türkiye'nin ilk ve tek en büyük propolis üreticisi BEE’O ürün gamını, içeriğin temeli arıcılık olan yeni cilt bakım ürünlerinleriyle zenginleştirdi.

Günümüz arıcılık ürünleri, tüm dünyada tıp endüstrisinde ve diyet beslenmesinde ve kozmetikte güçlü bir yer edinmiştir.
Arı ürünlerinin yüksek biyolojik aktivitesi, onları birçok kozmetik ürününün vazgeçilmez bir bileşeni haline getirmiştir.

“Sözleşmeli Arıcılık Modeli” ile Anadolu’nun değerli arı ürünlerinden oluşan inovatif ve katma değerli % 100 doğal karışımlar, tabletler, damlalar, sprey, shot ve şuruplar üreten, Türkiye’nin ilk ve tek yerli inovasyon ödüllü propolis üreticisi BEE’O Propolis, yeni Apicare cilt bakım ürünleri serisini tanıttı.


Zoom Basın toplantısında, BEE’O Propolis’in kurucularından, Genel Müdür Gıda Yüksek Mühendisi Aslı Elif Tanuğur Samancı, yeni ürünlerin sunumunu gerçekleştirdi. 


Uluslararası Bal Komisyonu üyesi, TSE Ayna komite üyesi ve Uluslararası Standartlar Organizasyonu (ISO) arı ürünleri standardı komisyonu üyesi olan Aslı Elif Tanuğur Samancı, Türkiye’de arıcılık sektörüne yaptıkları yatırımları, propolis, arı sütü, polen, arı ekmeği ve ham bal gibi değerli arı ürünlerinden ve bunların insan sağlığı ve beslenmesindeki önemini vurguladı.


BEE’O Propolisi, 2013 yılında, Ziraat yüksek mühendisi- arıcılık uzmanı Taylan Samancı ve Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile birlikte İTÜ ARI Teknokent'te KOSGEB AR-GE desteği ile kurduklarını belirten Aslı Elif Tanuğur Samancı, 2013 yılında 10 arıcı ile başladıklarını, bugün 4000 sözleşmeli üretici ile 450.000 arı kovanına ulaştıklarını belirtdi.


6.000 metrekarelik tesisleri, 160’tan fazla çalışanı ile Türkiye'nin en büyük propolis, arı sütü, arı ekmeği, polen ve ham bal üreticisi olduklarını ve 14 farklı ülkeye ihracat yaptıklarını belirten  Samancı, Anadolu propolisi bir dünya markası yapmayı hedeflediklerini açıkladı.





Tanuğur Samancı, "Şu anda ürünlerimiz, doğrudan satışın tüm avantajlarını online alışveriş keyfiyle birleştiren e-ticaret sitemiz www.beeo.com.tr'de ve Hipermarket zincirler başda olmak üzere 3.000’in üzerinde perakende satış noktasında, ayrıca BEE'O UP markasıyla 25.000 eczanede yer almaktadır.

Amerika'da ise BEE&YOU markamız  e-ticaret sitemiz uygulama ile ürünlerimize  her an, her yerde 7/24 ulaşmalarını kolaylaştıran, www.beeandyou.com üzerinden, Amazon, Wallmart, E-bay'de ve CVS eczane zincirleri ile 3.500 perakende satış noktasında ürünlerimiz satılmaktadır.” Şeklinde satış hakkında bilgileri verdi.
Güney Kore, Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç, İngiltere, Fransa, Avusturya, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Dubai, Kıbrıs ve Suudi Arabistan gibi ülkelere de ihraçları olduğu, 7 yıllık firma oluş süreçlerinde, 33 farklı ulusal ve uluslararası ödüle layık görüldüklerini aktardı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da arı ürünleri konusunda Ar-Ge merkezi olarak tanımlandıklarını, yeni cilt bakımı serisi ürünleri geliştirmek için eczacı, kozmetolog, gıda mühendisi, biyolog ve kimyagerlerden oluşan 15 kişilik bilimsel ekip ile 2 yıl süren Ar-Ge projelerine 3.000.000 TL bütçe ayırdıklarını sözlerine ilave etdi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden mezun Tanuğur Samancı, aktif bileşen içeren benzersiz bir formüle sahip çok amaçlı ürünleri hakkında bilgilendirmede; “Türkiye’de ilk kez propolis ve mineral çinko içeren doğal mineral filtreli, kimyasal filtre içermeyen, tamamen doğal bileşenlerden oluşan, patentli cilt bakım ürünlerimizi geliştirdik. Güneş kremi çeşitleri, nemlendirici vücut losyonu ve bebek pişik kremi ürettik. Arıcılık ve arı ürünleri ile ilgili yatırımlar yapmaya, katma değerli inovatif yeni ürünler geliştirmeye devam ediyoruz.”




BEE’O Apicare Vücut Güneş Kremi


Propolis ve çinko minerali ile güneşin zararlı ışınlarına karşı doğal koruma sağlayan vücut güneş kremimiz her cilt tipine uygun olması ile öne çıkıyor. Kemiklerimiz ve cildimiz güneşten yararlanırken, zararlı UVA ve UVB ışınlarını filtre eden propolis ve mineral çinko ile fark yaratan krem, tamamen doğal formülü ile paraben ve renklendirici madde içermiyor. Ürünümüz SPF 30 koruma özelliği gösteriyor. Üründe etken madde olarak, propolis ve mineral çinkonun yanında, shea yağı ve aleo vera da bulunuyor. Bu doğal bileşimi ile, cilde yumuşaklık kazandırırken, kuru ve hasar görmüş ciltler için aktif, onarıcı ve koruyucu bir rol oynuyor. Aynı zamanda cildin su kaybetmesini önlemeye destek oluyor.’’ diye açıklamada bulundu.


BEE’O Apicare Yüz Güneş Kremi


Tanuğur; ‘‘Artık yaz kış cildimizi güneşten korumamız çok önemli. Cilt kırışıklıklarının ve lekelerinin sebebinin güneş olduğu biliniyor. Doğal içeriği ile güneş lekelerine karşı koruyucu etki sağlaması için özel olarak ürettiğimiz yüz güneş kremimiz, propolis, çinko, B5 vitamini, zeytinyağı, aloe vera ve shea yağı içeriyor ve formülünde paraben ve renklendirici bulunmuyor. Güneşin zararlı UVA ve UVB ışınlarına karşı %100 doğal koruma sağlıyor. İçeriğindeki doğal bitkisel yağlar, vitaminler ve propolis ile cildinizi güneşten korurken beslemenin en doğal yolu.’’ dedi.


BEE’O Apicare Çocuk Güneş Kremi


Tanuğur; ‘‘Çocuk güneş kremimiz, 50 SPF güneş koruma faktörü ile çocukların narin ve hassas ciltleri için gereken ekstra korumayı sağlıyor. Propolis, çinko, B5 vitamini, E vitamini ve shea yağı ile formüle ettiğimiz ürünümüz, tamamen doğal, paraben ve renklendirici içermiyor. Çocuklar için %100 doğal koruma sağlıyor. Doğal bileşimi ile, cilde yumuşaklık kazandırırken, kuru ve hasar görmüş ciltler için aktif, onarıcı ve koruyucu bir rol oynuyor. Aynı zamanda cildin su kaybetmesini önlemeye de destek oluyor. Mineral çinkonun suya dayanıklı özelliği ile ciltte sürekli bir bariyer oluşturan krem, özellikle uzun süre güneşe maruz kalan çocuklarda annelerin yeni tercihi olacak.’’ diye açıkladı.


BEE’O Apicare Güneş Sonrası Losyonu


Tanuğur, güneş sonrası losyonu ile ilgili ‘‘İçeriğindeki E vitamini, aloe vera, shea yağı ve susam yağı ile cilde anında ferahlık ve bakım sağlayan ürünümüz, tamamen doğal bileşenlerden oluşuyor, paraben ve renklendirici içermiyor. Formülünde bulunan propolis ve bitkisel yağlar ile hassas ciltler dahil her cilt yapısına uygun olan losyonumuz, cildin nem dengesini korurken, pürüzsüz ve parlak bir görünüm sağlıyor. Özellikle kuru ciltlerde görülen pullanmayı azaltarak, deri esnekliğinin geri kazanılmasına destek oluyor. Kuru veya hasar görmüş cildin görünümünü̈ de iyileştirirken, kızarıklık ve tahrişi azaltıyor.’’ dedi.


BEE’O Apibaby Pişik Kremi 


Tanuğur, bebek pişik kremi ile ilgili şunları ifade etti; ‘‘Propolis, mineral çinko, B5 vitamini, shea yağı ve jojoba yağı ile formüle edilen ürünümüz, bebeklerin hassas ve narin cildi için, çok özel bir bakım sağlıyor. Tamamen doğal bileşenlerden oluşması annelerin içini rahatlatıyor. Her bez değişiminde kullanıma uygun, kolayca sürülebilir özellikte bu ürün, renklendirici, paraben ve parfüm içermiyor. İçeriğindeki propolis ve mineral çinko ile antibakteriyel, antifungal ve antioksidan özellik göstererek pişik oluşumunu önlemeye ve ciltteki tahrişi gidermeye yardımcı oluyor. B5 Vitamini ve shea yağı ise, cildin nemlendirilmesine ve beslenmesine katkı sağlarken, cilt yüzeyindeki kızarıklara karşı da koruyucu özellik gösteriyor.” dedi.


Modern bir insanın hayatı kozmetik olmadan düşünülemez. Modern tüketici, doğal içeriklere dayalı formülasyonları tercih etmektedir. Kozmetik kavramı sadece kozmetik ürünleri değil, aynı zamanda bazı eksiklikleri gidermeye yönelik prosedürleri de cilt hastalıklarının önlenmesi, cilt yaşlanmasının önlenmesi vb. İçerir.


Bal, modern kozmetikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Cildin beslenmesini normalleştirir, kan dolaşımını ve metabolik süreçleri uyarır, hasarlı cildin yenilenmesine yardımcı olur, mikroorganizmalar dahil olmak üzere olumsuz çevresel faktörlerin etkisine karşı direnci artırır.


Lokal bağışıklığı sağlayan hücrelerin potansiyeli artırılarak cilt gençleşir ve hücre yenilenmesi hızlanır. Arı sütünün protein, yağ, çeşitli vitamin ve hormon içeren kozmetik ürünlerde kullanılması cilt hücrelerinin yaşamsal işlevlerinin iyileştirilmesine yardımcı olur.


Polen içeren kremler ve losyonlar oldukça besleyici ve antiinflamatuardır. Cildi erken yaşlanmaya karşı iyi korurlar. Arıcılık ürünleri ve kullanımları tüm insan vücudu üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir, bağışıklık sistemini güçlendirir. Arı sütü, propolis, polen, arı zehiri hemen hemen tüm bilinen vitaminleri ve birçok minerali içerir.


Arının endemik bitkilerde dahil olmak üzere çiçeklerden topladığı içerikler Cildin sıkılığını ve elastikiyetini geri kazandırmak ve yaşa bağlı değişikliklerin neden olduğu yaşlanma ile mücadele etmek için yoğun besleyici kompleks sağlar.Tazelik ve sağlık hissi verir

yilmazparlar@yahoo.com

21.6.20

Muratbey pandemiyi fırsata çevirdi-Yılmaz parlar



Krizi Fırsata Çevirenler

Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi gazeteciler Derneği ( EGD ) ve Güvenilir Ürün Platformu üyeleri, “Muratbey ile Peynir Sohbetleri” başlıklı online toplantıda; Süt ve peynir sektöründeki son değerlendirmelerini paylaşan, Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol “Muratbey, pandemide Avrupa ihracatını yüzde 20 artırdı” dedi



Tüm Dünyada bütün sektörleri, ekonomide durma noktasına getiren son derece olumsuz etkiliyen pandemi sürecini fırsata çeviren Gıda seköründe özel peynirler kategorisinde ön sıralarda bulunan Muratbey ihracatlarını artırmaya devam ettireceklerini dile getirdiler.

İnovatif lezzetleriyle yeni pazarlarda söz sahibi olacağını söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, 4 kıtada milyonlara peyniri sevdirdiklerini, süt ihracat izninin çıkmasının ardından 6 milyar dolarlık Çin pazarı için ihracat izni aldığını söyledi.


Muratbey’in yurt içinde ve yurt dışında büyük bir beğeniyle tercih edildiğinin altını çizen Necmi Erol, “Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere yurt dışı pazarlarda kendi markamızla ve Türkiye’de üretilmiş yerel peynir çeşitleriyle rekabet ediyor olmak bizim için gurur verici. Bugün Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere, pek çok ülkeye ihracat yapıyoruz” dedi. Covid-19 salgınında Avrupa’ya yönelik ihracatlarında yüzde 20’lik bir artış olduğunu ifade eden Necmi Erol, Muratbey’in ihracat ağını sürekli genişlettiklerini belirtti. Necmi Erol, “Tüm dünyada insanlar evde kaldığı zaman haliyle kolay hazırlanabilen, atıştırmalık ürünlere talepleri artıyor. İnovatif ürünlerimizin çekici gücüyle ihracat ağımızı büyüterek yeni pazarlara giriş yaptık. İhracatın ciromuz içindeki payı yüzde 5’ten yüzde 21’e yükseldi. 5 yıllık stratejik planımızda bu oranı inovatif ürünlerimizle yüzde 40’a çıkarmak var” şeklinde konuştu.





“Çin’e ihracat izninin çıkması sektörümüz için çok olumlu”


Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün 2012 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalar sonucunda Çin’e ihracat izni alındığını hatırlatan Necmi Erol, Muratbey’in Çin’e süt ihracatı izni alan 54 firma arasına yer aldığı bilgisi paylaştı. Erol, “Çin 6 milyar dolar ile dünyada süt ürünleri ihracatının başında geliyor. Türkiye’nin üretim potansiyeli ve sanayi altyapısı Çin’e süt ürünleri ihracatı için uygun. Bu çok büyük pazarın sektörümüz için olumlu sonuçlar doğuracağına

inanıyoruz” dedi.




Muratbey inovatif ürünleri ile ödüle doymuyor


Muratbey’in tüm tüketicilere sağlıklı ve güvenilir peynirler sunmak amacıyla inovasyona büyük önem verdiğini söyleyen Necmi Erol, peynir lezzetini çeşitlendirerek daha çok sayıda insana peyniri sevdirmek istediklerini söyledi. Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bugün yediden yetmişe tüm tüketicilerin büyük bir beğeniyle tükettiği Burgu, tamamen Muratbey Ar-Ge’sinin ortaya çıkardığı bir ürün. Yaklaşık 60 ülkede tasarımı tescillenen, zekâ ürünü inovatif peynirimiz Burgu’nun özgün ve benzer şekillerinin patenti de bize ait. Yurt dışında Helix adıyla raflarda yer alan Burgu’yu Kaufland, Rewe, Edeka gibi Almanya’nın dev zincir marketlerinde satışa sunmaya başladık. 2018’de süt ürünleri endüstrisindeki en başarılı ürünlerin değerlendirildiği ‘Dünya Süt Ürünleri İnovasyon Ödülleri ( World Dairy Innovation Awards) 2018’ yarışmasında kendi buluşumuz olan Burgu peyniri ile dünya çapındaki firmaların arasından sıyrılarak ‘En iyi Peynir’ ödülünün sahibi olduk. 2020’de de Burgu, Almanya’da kendi kategorisinde 2019/2020 için ‘Yılın Ürünü’ seçilerek ‘Altın Ödül’e layık görüldü”






Muratbey Plus ve Muratbey Misto sağlıklı yaşamı destekliyor

‘Özel Peynirler’ kategorisinde Türkiye pazar lideri olduklarını söyleyen Necmi Erol, inovatif bir bakış açısıyla hazırladıkları ‘Muratbey Plus’ ve ‘Muratbey Misto’ ürünleriyle de halk sağlığı adına pandemi döneminde önemli bir fonksiyon üstlendiklerini söyledi. Tuzu azaltılmış ve D vitamini ile zenginleştirilmiş ‘Muratbey Plus’ ve ‘Muratbey Misto hakkında bilgiler veren Erol, “Bağışıklığın güçlü olduğu durumlarda salgın hastalıklara yakalanma riski düşüyor. Ancak maalesef bağışıklığın güçlendirilmesinde çok önemli olan D vitamini eksikliği, Türk toplumunun yüzde 90’ında görülmektedir. Bu eksiklik dünya genelinde de ciddi boyutta yaşanmaktadır. Bizler Muratbey olarak tüm bunları öngörerek yeni bir seri ürün hazırladık. D vitamini ile zenginleştirilmiş şekil şekil peynirimiz Misto’yu ve Muratbey Plus serisi peynirlerimizi sağlıklı yaşamı desteklemek üzere tüketicilerimize sunduk. Bu ürünlerimizin 100 gramında 5 mcg D vitamini bulunuyor. Bu da günlük ihtiyacınızın % 33’ü demek. Muratbey Plus yetişkinlere hitap ederken, Çocuklar için ise eğlenceli peynir Misto’yu ürettik. Misto ile geçtiğimiz günlerde sektörümüzün kıymetli ödüllerinden biri olan Dünya Süt Ürünleri İnovasyon ödüllerinde finale kalmayı başaran tek Türk markası olduk” şeklinde konuştu.

Firma hakkında bilgi paylaşan Necmi Erol, 


Muratbey Gıda ‘nın temeli 1965 yılında atıldı. Muratbey sahip olduğu geniş tarım alanlarıyla Ege Bölgesinin en önemli üretim merkezlerinden Uşak’ta 2004’te modern anlamda ilk fabrikasını kurdu. Bugün, 35 bin metrekare kapalı alana sahip entegre üretim tesisi, yaklaşık 400 çalışanı ve günde 700 ton süt işleme kapasitesiyle Türkiye’de ve ihracat pazarlarında peynirin gelişimine yön veriyor.


Birbirinden lezzetli 300’ün üzerinde ürün çeşidiyle Muratbey, dünya genelinde 4 kıtada Türkiye’de ise 30 bini aşkın satış noktasında tüketicilerle buluşuyor. Muratbey, dünya mutfaklarına kazandırdığı geleneksel Türk peynirlerinin yanı sıra; tuzu azaltılmış, D vitamini ile zenginleştirilmiş ve özel tasarımlı inovatif ürünleriyle de damaklara tat, vücuda sağlık ve bağışıklık sistemlerine güç katıyor. Diğer yandan özellikle çocuklara peynir yeme alışkanlığı kazandırmak için ürettiği Misto serisi tüm pazarlarda ebeveynlerin ve çocuk tüketicinin takdirini kazanıyor. Tüm bu çalışmalarla Muratbey, “Özel Peynirler” kategorisinde Türkiye pazar lideri oldu.


Muratbey 2011 yılından bu yana global inovasyon ödülleri, A.L.F.A Awards, QUDAL- Kalitede 1 Numara, Uluslararası Tüketici Dostu Marka gibi ödüllere, madalyalara , Üstün Mükemmellik statüsüne ( İsviçre Merkezli  ICERTIAS) layık görüldü. Muratbey Burgu ise “En İyi Peynir”’ (Dünya Süt Ürünleri İnovasyon Ödülleri) ünvanlı bir lezzettir. Almanya’da yayınlanan süt ve süt ürünleri dergisi Milch-Marketing’in okuyucuları tarafından da kendi kategorisinde 2019-2020 için ‘Yılın Ürünü’ seçilerek ‘Altın Ödül’ kazandı.


Muratbey, toplumun gelişimine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak amacıyla başta eğitim ve kadınların güçlendirilmesi olmak üzere birçok sosyal sorumluluk projesini de başarıyla sürdürmektedir. Sürdürülebilir Gıda Platformu üyesidir.


yilmazparlar@yahoo.com

11.2.20

İstanbul’da Sri Lanka Mutfağı-Beta House-Yılmaz Parlar



İstanbul’da Sri Lanka Mutfağı

Sri Lanka Ankara elçiliği, 10 Şubat 2020 pazartesi günü Bağımsızlık kutlamaları kapsamında, Eminönü tarihi mekan Beta Yeni Han’da gerçekleştirilen bir festivalle Sri Lanka mutfağını tanıtdı.

Sri Lanka Ankara elçiliği ve fabrikaları Trabzon’da Genel Müdürlükleri Adana’da bulunan Beta Tea ile Basın toplantısı düzenlediler.




Basın Toplantısına Sri Lanka Ankara Büyükelçisi Muhammed Rizvi Hassen, Beta Tea Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Uğur, Fatih Belediye Başkanı  Ergün Turan katılarak birer konuşma yaptılar.


Sri Lanka'yı Türkiye'de sergilemek için Bağımsızlık ayı olan Şubat ayında bir dizi etkinlik düzenledi. Büyükelçilik ilk kez İstanbul'da bir yemek festivali gerçekleştirdi.





Muz, tarçın, Hindistan cevizi, muskat ağaçları ve kendine özgü lezzetleri ile dünyanın en çeşitli baharat ve meyvelerine sahip Sri Lanka, bu lezzetlerin bir kısmı masa üzerinde teşhir edildi.

Geleneksel bereket getirmesi için kandil lambederdeki kandil fitilleri protokol tarafından yakıldıkdan sonra Sri Lanka Ankara Büyükelçisi Muhammed Rizvi Hassen,açılış konuşması yaptı.

Elçi Hassen “Sri Lanka baharatlı yemek festivali, İstanbul 2020 için hepinize çok sıcak bir dostluk sunuyorum. Sri Lanka halkı İstanbul'u Türkiye'den daha iyi biliyordu.

Türkiye ile ilişkilerimizin tarihi çok eskilere dayanıyor. Osmanlı Sultan Abdülhamid döneminde Sri Lanka İstanbul'u birbirine bağlayan ilk Konsolosluğu kurdu.” Dedi.




Elçi Hassen Kolombo'da dostluğu ve dayanışmayı yansıtan İstanbul caddesi olarak adlandırılan bir sokağın olduğunu,yüzyıllar önce, birçok Türk gezgin ve tüccar Sri Lanka'nın bulunduğu deniz yollarını dolaştığinı ve bazılarında çeşitli nedenlerle bir süre kaldığını ifade etdi.


Hassen “Belki baharat ticareti için faliyetde bulundular. Bununla birlikte, modern tarih boyunca temas kurmak için esas olarak insanları insanlara olan yakın temasımızı kaybettik. Yine de bağımsızlığımızın ardından Türkiye ile güçlü bağlayıcı siyasi bağlar kurduk. Türkiye, 1948'de bağımsız olduktan sonra diplomatik ilişkiler kuran ilk ülkelerden biri.


Değişim sayısının (mil olarak değil) uzaklığı nedeniyle, ticaret faaliyetlerinde belki de daha az sayıda değişim olması nedeniyle birbirimizin kültürlerini unuttuk.





Sonra alışkanlıkları, değerleri ve gelenekleri unuttuk. Neyse ki, Ceylon Çay ilişkilerimiz için bir miktar güç sağladı. Umarım bu kararlı ve küçük çaba, Sri Lanka'yı ve İstanbul'u, belki de Türkiye'yi bağlamak için bir yolculuğa başlayacaktır.” sözleriyle ilişkileri geliştirmenin arzusunu taşıdığını gösterdi.


Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, Bağımsızlığının 72’nci yıldönümünü kutlayan Sri Lanka ve Türkiye yaklaşık 1000 yıldır, ilişkilerini karşılıklı güven ve saygı temelinde yürüten, küresel düzlemde yaşanan hadiselerde, benzer görüşleri savunarak; benzer tutumları takınan iki kardeş ülke olduğunu söyledi.


Turan, “Bugün burada, ortak bir hafızaya sahip bu iki ülkenin gastronomi gibi önemli bir kültürel miras teması ile bir araya getirilmiş olmasını; gastronomik mücevherlerle dolu Fatih’imizde; bir diğer gastronomi hazinesi ülkenin yemeklerinin tanıtılıyor olmasını, takdire şayan bulduğumu söylemek istiyorum. Bu değerli festivali öncelikle gastronomi adına; farklı tatların, farklı coğrafyalarda tanıtılması adına, oluşturulan bu kültürler arası ilişkinin turizm, ekonomi gibi farklı boyutlara yansıması adına çok değerli bulduğumu bilmenizi istiyorum.” dedi





Turan.bir ulusal mutfak, Bir ulusal giysi kadar tarih yansıtdığını, Filozof Roland Barthes’in sözünü hatırlatarak “Yiyecek dediğimiz şey; Sadece ürünler toplamı değil, aynı zamanda bir iletişim sistemi, bir imgeler bütünü, gelenek ve davranış biçimlerine ilişkin bir bütündür” şeklinde ifadede bulundu.


Beta Tea Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Uğur’un takdir ve teşekkür konuşma sonrası Sri Lanka’nın otantik yemekleri, tatdırıldı.


Genelde deniz mahsülü yiyecekler sunuldu. İlginç sokak yemeği. “Kottu Roti” yumurta, et, sebze, yufkaya benzer ekmek ve diğer malzeme ve baharatların karışımıyla yapılan ve kokoreç gibi ızgarada küçük parçalara bölünerek pişirilen yemek ilgi gördü. Tatlı sevenlerin de unutulmadığı festivalde Asya bölgesinde yetişen bir ağaçtan yapılan, yine Sri Lanka’ya özgü “jagger” denilen bal benzeri şurubun kullanıldığı "Watalappam" sunuldu.


yilmazparlar@yahoo.com