siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25.9.23

Ukrayna Bağımsızlık Günü -Yılmaz Parlar



  Onurla Kutlanan Bağımsızlık Günü

Ukrayna Bağımsızlık Günü 

Özgürlüğün olmadığı yerde vatan da yoktur

Karanlığı Kazanan Hep Işık Olacaktır

İstanbul'un Ukrayna’da bir kardeş şehri var, Odesa şehridir

3501 gündür topraklarımızın bir parçası olan Kırım, Rusya tarafından işgal altındadır.



Dünyada Fiyat olarak değerlendirelimiyen ancak eşsiz bir değeri olan uygar insanın erdemi olan vatan sevgisi uğruna Anavatanı için savaşan, ruhlarında uyum ve özgürlük sevgisi hüküm süren Ukraynalılar, Bağımsızlık Günü'nü kutlama konusunda Atatürk’ümüzün verdiği özgürlük savaşını dile getirdiler. Aynı yolda cesaretleri ve özgürlüğe bağlılıklarıyla zaferi kazanacaklarını bir kere dada dile getirdiler.



Ukrayna İstanbul Başkonsolosluğu 24 Ağustos Ukrayna Bağımsızlık Günü kapsamında 21 Eylül 2023 Çarşamba günü Yenibosna Pulman Hotelde bir resepsiyon verdi.



Ukrayna İstanbul Başkonsolosu Roman Nedilskyi Eşi Ludmila Nedilskyi konukları karşıladılar. Etkinliğe İstanbul yabancı Konsoloslar ve temsilcileri, İş, Siyaset dünyasının önemli isimleri olmak üzere, Mini bir konserde veren 2004 Eurovizyon Şarkı yarışma Birincisi Ruslana ve Ukrayna vatandaşları katıldılar.



Şehitlere saygı duruşu ve iki ülkenin Milli marşları çalınması sonrası Igor Pasynchuk’un sunuculuğu üstlendiği program başladı. Kısa bir gece tanıtım konuşmasında sonra Igor Pasynchuk açılış konuşması için Başkonsolos Roman Nedilskyi’yi davet etdi.



Ukrayna İstanbul Başkonsolosu Roman Nedilskyi’nin konuşması Özgürlük mücadelesini özel kılan sadece amacına ulaşmış olması değil, aynı zamanda nasıl mücadele edildiği, direnişin temel taşı olan hakikat olması nedeniyle Tam metnini veriyoruz. 

Başkonsolos Roman Nedilskyi “Bugün, Ukrayna Ulusal Bayramı - Ukrayna Bağımsızlık Günü vesilesiyle bu yardım etkinliğinde, cesur Ukrayna halkına, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine, tüm savunuculara, partizanlara, doktorlara, gönüllülere, öğretmenlere, çiftçilere, metalurji uzmanlarına saygılarımızı sunmak için buradayız.

Zaferimizi kendi yönlerinde yaklaştıran herkese... Tüm bu 575 gün süren tam ölçekli savaşta, Ukrayna'nın özü itibariyle güçlü, cesur ve bağımsız olduğunu kanıtlayan insanlarımıza… Farklı olamayız, yapamayız, farklı olmak ta istemiyoruz. 



Sizlerden şimdi Ukrayna'nın özgürlüğü ve bağımsızlığı için savaşan; buna canlarını feda eden kahramanlarımızın anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı rica ediyorum.

3501 gündür topraklarımızın bir parçası olan Kırım, rusya tarafından işgal altındadır. Ancak, Ukrayna’nın Kırımı teslim olmuyor ve direnmeye devam ediyor. Son zamanlarda hepimiz Sevastopol Körfezi'ndeki Kırım itaatsizlik ateşinin parlaklığını gördük. Bu sadece bir başlangıçtır.



Son bir buçuk yıl boyunca her gün Ukrayna, bağımsızlığını kanıtlamaya devam ediyor. Dünya, bağımsızlığımızın yakılanmayacağına, boğulanmayacağına ve şiddet kullanılarak vurulanmayacağına ikna oldu.

İşgalciler Kahovska barajını patlattılar; Zaporizhzhya nükleer santralını ele geçirip dünyaya nükleer tehditlerle şantaj yaptılar; tahıl koridorunu kapatarak dünyayı kıtlıkla tehdit ettiler. Çocukları öldürüyorlar; kreşleri, hastaneleri ve okulları yok ediyorlar; Nazi rejiminin en iyi geleneklerini benimseyerek filtrasyon kampları yaratıyorlar. Bütün bunlar, güçsüzlükten kaynaklanan agonidir. Ukrayna'yı "üç gün içinde" dedikleri gibi ele geçirme ve yok etme planı başarısız oldu. Bugün Ukrayna kendisini ve tüm dünyayı Kremlin'in cürümünden koruyor. Partnerlerimiz, dostlarımız, ya da askeri bir deyimle asker arkadaşlarımız bu konularda bize yardımcı oluyor.



İstanbul'un Ukrayna’da bir kardeş şehri var: Odesa şehridir. İstanbul bu yaz, geçen yaz da olduğu gibi ikinci kez, her hafta Rusya tarafından bombalanan ve Karadenizin karşı kıyısında bulunan Odesa’dan gelen bir grup Ukraynalı çocukları ağırladı. Bu özel yardımın ve desteğin örneğini neden dile getiriyorum? Çünkü bu örnek, iki şehrin gerçek kardeşliğinin bir simgesidir. 

Bu fırsattan istifade ederek Türkiye’ye, Kırım platformuna katılımından, uluslararası platformlardaki desteklerinden, Bayraktar İHA'larından, çocuklarımızın dinlenme fırsatlarından, insani yardımlardan, hastanelerinizdeki yataklardan, Ukrayna haftasonları okulları için tahsis edilen kırtasiye malzemelerinden dolayı en içten teşekkürlerimi sunarım. Bütün bu destekler çok önemlidir. Bu desteklerinizi hiçbir zaman asla unutmayacağız. 

Bayraktarlar! Dünyanın en tanınmış Türk markasından bir tanesidir. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yarattığı tam ölçekli işgalinin başlangıcında savaş alanındaki durumu köklü bir şekilde değiştiren insansız hava araçları. 

Ayrica, bu otelin sahibi Sayın Saruhan Saraylı'ya da özellikle teşekkürlerimi sunuyorum.  Rusya’nın başlattığı barbar savaşında evlerini terk eden 700'den fazla Ukraynalı kadın ve çocuk, 5 ay boyunca bu otelde ücretsiz olarak konaklandı. Bütün bunlar çok önemli.  Bu desteği asla unutmayacağız



Türkiye'deki depremden etkilenen çocuklara insani yardım götürdüğümüz İstanbul'daki kliniklerden birinin başhekimi "kalplerimiz tek yürek olarak atıyor" çok anlamlı bir ifade dile getirdi. 

Lütfen halkımıza ve ülkemize destek vermeye devam edin. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Cumhurbaşkanımız her akşam konuşmalarında askerlerimize, doktorlarımıza, gönüllülerimize teşekkür ediyor.

Bugün tüm Ukraynalı topluluklarımıza, derneklere, tüm Türk dostlarımıza teşekkür etmek istiyorum. Hepiniz gelecekteki zaferimizin bir parçasısınız. Zaferimiz muhakkak gelecek. Çünkü karanlığı kazanan hep Işık olacaktır.

Kazanacak Işık konusunu, yardım etkinliğimizin bir sonraki bölümünden bugünkü konuğumuz Ruslana'ya aktarmak istiyorum.

Yıl 2004. Eurovision şarkı yarışmasına ev sahipliği yapan şehir İstanbul. Ukrayna'nın Eurovision şarkı yarışmasına katılımının ikinci yılıydı ve Ukrayna için Zafer kazanılan yılıydı. İstanbul'daki 2004 Eurovision şarkı yarışmasının galibi Ruslana hoş geldin”

2004 Eurovision şarkı yarışmasının Birincisi Ruslana mini konser verdi.

Ruslana sonrası, Grupların ve sanatçıların ses mühendisleri, Ukrayna'daki en iyi etkinliklerde çalışan geniş deneyime sahip DeluxeSound DJ ler 14 yaşındaki mini DJ Benzersiz, özel müzik içerikleriyle süper performasıyla etkinliğe renk katdı.

2004 Eurovision şarkı yarışmasının Birincisi Ruslana  şarkı öncesinde şarkı aralarında ve şarkı sonlarında verdiği mesajlar mükemmeldi. Yüreklere seslendi buruk neşelere dil oldu. Bir kere daha bu vahşet olan savaşı kınarken bir an evvel son bulmasını işgal altından kurtulmalarını kutsal vatan topraklarına kavuşmalarını diliyoruz.

yilmazparlar@yahoo.com


23.8.23

ATA PARTİ ALTIN İLKELER-Yılmaz Parlar



  ATA PARTİ ALTIN İLKELER,

ATA  Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek'le ATA Parti Yeniden Türk Devrimi Tasarlaması (Programı) ilkeleri hakkında Sayın Başkanın İstanbul özel ofisinde söyleşi gerçekleştirdik. 



Sayın Başkan'ın çok güzel ilkeleri var, iktidara geldikleri zaman Başkan'a ATA Parti'nin ilkeleri hakkında buna  yeni Çağdaş Türk devleti devrimi diyorsunuz, Bunlar hakkında biraz kısa bilgi verir misiniz? Sorumuza;

ATA  Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek,

“ATA Parti ana amacı Atatürk'ün Türk devrimini

Atatürk döneminde, Atatürk Türk devrimi derdi ve öyle denilirdi. Sonradan söz değiştirildi. Atatürk'ün Türk devrimini iyi anlayıp, özümseyip, çağa taşıyarak

Yeniden, Türk devrimi yapmak üzere yola çıkan kişilerin kurduğu bir siyasi partidir. 

Ben de o partinin öncüsüyüm. Evet. Ata Parti'nin amacı Atatürk'ten sonra başlayan karşı devrim sürecini bütün

bütün yanlışlarımızı silmek bugünkü karşı devrime tam karşı bir devrim gerçekleştirerek yeniden Türk devrimi yaparak Türkiye'yi tarihinde olduğu gibi ve Atatürk döneminde olduğu gibi hızla yükseklere çıkarmak amacıyla kurulan bir siyasi partidir.” 

Devrimleri ?

“Ata Parti. Biz yeniden Türk'te devrimi derken beş devrimden söz ediyoruz.

Bunlardan birisi devleti yeniden Türk devleti olarak kurmak. 

Yani en güçlü erk kurultayda olacak. Türk devlet geleneği budur. 

Evet Türk devlet geleneğinde kağnı kurultay seçer. Ve kağan da başbakanı ve bakanları seçer. 

Atatürk de Türkiye'yi kurtarırken böyle başladı. Orduyla başlamadı. Kurultayla başladı Erzurum'da, Sivas'ta. 

Sonra Ankara'da büyük kurultayı toplayarak adına da Türkiye Büyük Millet Meclisi denildi. Ve ordu bu meclisin yani kurultayın ordusuydu.

Devlet başkanı da buranın başkanı. Yani Atatürk oldu. Sonra da bu kurultay sonra kamutay da denildi. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Atatürk'ü ve sonrakileri başkan seçti. Doğrusu budur. Yani devlet başkanını seçti.

Bunu geri getireceğiz. Parlamenter sisteme geri getireceğiz filan deniliyor. 

Tabii ki bir manada bu ama çok daha derin bir anlamı var bizim söylediğimizin. Türk tarihin derinliklerinden başlatıyoruz olayı.

Bunun dışında devlet bugünkü yanlışlardan kurtularak gerçekten çağdaş bir devlet olacak. Yasama, yürütme ve yargı ayrışacak. Yargı tam anlamıyla bağımsız olacak ama Yargı mensubu olmak için de çok derin araştırmalar ve deneyimlerden sonra gerçekleşecek bir durum olacak.”

İkincisi? 

“İkinci olarak söylediğimiz devrim, Yeniden çağdaş eğitim devrimi. Ne demek? Yani bir çağdaş devlet

yurttaşlarına bir din dayatmaz. Çağdaş devlet yurttaşlarına din dayatırsa böyle inanacaksınız. Derse okullarda zorunlu din dersi olarak din budur. Buna inanın diye dayatırsa…Tarihin bize gösterdiği gerçeklik. Din çürür, devlet çöker.” 

Aynen öyle.

“Ya tarihte birçok devlet böyle çöküyor. Örnekleri çok

Roma böyle çökmüştür, Osmanlı böyle çökmüştür, Memlüklü böyle, çökmüştür, Timurlu, Babürlü hep böyle çökmüştür. Evet. Hatta Uygurlar bile mali dinini devlet dini yaptıktan sonra çökmüşler. 

Dolayısıyla çağdaş eğitimde bir din eğitimi olmaz. Olmayacak. Evet. Dil öğretimi için din dersi olabilir. Orada bütün dinler kısaca özet olarak anlatılır

Eşit uzaklıkta kalarak anlatılır. Yoksa din budur denilmez. Bunun dışında peki ne denilir

Yetişen öğrencilere bilim bilinci verecek. Bilim tarihi ve aydınlanma tarihi dersi konulacak. Koyacağız. Bununla ne yapacağız? Gençlerimizin gerçekten bilimlik bakış açısı kazanmaları hayatlara öyle bakmaları sağlanacak. 

Dirliğe böyle bakmalarını sağlayacak ve bunların içinden gerçek üretici bilim adamları çıkacak. Yoksa din dersiyle yetişenlerden bilim adamı çıkmaz. Din adamı çıkar. 

O ayrı bir kategoridir. Tabii. Ama devlet

Devletin okullarında din dersi olmaz. Bilim olur. Evet, bilim dersi olur. Çağdaş eğitim dediğimizin özeti budur.”

Üçüncü?  

“Üçüncü devrim olarak diyoruz ki;

Biz toplumcu kalkınma uygulayacağız. Yani demek? Devlet yeniden fabrikalar açacak. “Devlet fabrika açmaz. Devlet üretim yeri açmaz. Devlet ticarette siyah uğraşmaz” Safsatasını bırakacağız. Ve en önemlisi de ülkemizin her yerini devletin kurduğu fabrikalarla donatacağız. Evet. Ama özel sektörü de özendireceğiz ve destekleyeceğiz. Atatürk'ün yaptığı gibi...”

Tabii karma ekonomi. 

“Özel sektöre özendireceğiz, yönlendireceğiz, destekleyeceğiz. Ama devlet de fabrika yapacak. Güneydoğu'ya özel sektör fabrika yapmaz. Devlet Güneydoğu'nun her iline ve her ilçesine fabrika

Fabrika yapacak. Onları da ordumuz koruyacak. 

Çok önemli. Onları koruyacak. Ama bizim gençlerimiz Güneydoğulu gençlerimiz iş buldukları zaman

Yani kız- erkek gençlerimiz, iş buldukları zaman orada çalıştıkları zaman evlerine maaş götürdükleri zaman akşam da evde buluşup çocuklarını da yuvalarından, fabrikaların yuvalarından alıp evlerinde onlarla uğraştıkları zaman terör örgütü işte o zaman kalkacak Işsiz genç kalkacak. 

Terörü önlemenin yolu da budur. Tabii. Önce terör örgütüne kaptırıyorsunuz. Yurttaş çocuklarını sonra da öldürmekle övünüyorsunuz. Böyle saçmalık olur mu? “

Aynen. 

“Böyle devlet olur mu? Niye kaptırıyorsun kardeşim? Doğru dürüstünü halka doğru dürüst göster. Halka yönel. Halkla ilgilen. Halka sevgi duy, saygı duy, ama aynı zamanda da karınlarını doyur. 

Karın doyar. Işsizliği önler. Bunun yolu, yöntemi de Atatürk'ün yaptığı gibi bütün ülkeyi fabrikalarla dona donatmak. Evet, pırıl pırıl yapacağız

Aynı zamanda da çok sert söyleyeceğim. Bir devlette eğer yetenekli gençler, paraları olmadıkları için okuyamıyorlarsa okudukları zaman okulu bitirdikleri zaman da yetenekli gençlerimiz, eğer daha yükseğini okuma imkanına ulaşamıyorlarsa; ya da bir ülkede yurttaşlarımız, yurttaşlar paraları olmadıkları için ameliyat olamıyorlar ya da ilaç bulamıyorlar, ölüyorlarsa o ülkeyi yönetenler canidir. Katildir.”

Doğrudur. 

“Bu bilinçle bakacağız. Dolayısıyla ATA parti iktidarında eğitim parasız olacak.” 

Parasız olacak. 

“Sağlık parasız olacak. Devlet verecek. Hemen denilebilir ki devlet nereden bulacak? Yolsuzlukları önleyin

Yolsuzluklar çok büyük bir bütçeden kanama meydana getiriyor. Çok büyük. Savurganlığı önleyin. Çok büyük kanama meydana getiriyor. Aynı zamanda da Türkiye'yi istila ettirdiğiniz yerleştirdiğiniz şu Suriyelilerden Türkiye'yi kurtarın. Sadece bununla siz bütün bunları yapacak finansal paraya, akçeye ulaşırsınız..

Sadece bunlarla. Çok zor işler yok. Efendim ekonomi için şöyle uzmanlar böyle uzman. Hayır bu çok basittir bunlar. Ya çok da basit söylüyorum. Yolsuzluğu önleyin. Savurganlığı önleyin. Suriyeli saçmalığından Türkiye'yi kurtarın…

Birdenbire elinizde bütün ülkeyi fabrikalarda donatacak kadar para oluşur. Türkiye'de kaynak var. Biz bunu yapacağız. Toplumcu kalkınma dediğimiz bu.”

Diğer ilke? 

“Evet. Başka? Tabii ki ayrıntısı var…

Bunun dışında ayrıca ileri demokrasiyi getireceğiz. Türkiye artık ileri demokrasiyi hak eden bir ülkedir. Dolayısıyla, önce partiler de genel başkanlık diktatör yazısını ortadan kaldıracağız. 

Siyasi partiler kanununu değiştireceğiz. Milletvekili ve belediye başkanı adaylarımızı partilerin üyeleri seçecek

Ya insanlar çalışıyorsa, önce parti içi demokrasinin olması lazım. Şu hale bak. Yani bir kişi bir partiyi ele geçirince kendisini padişah ilan ediyor. Bir daha orayı bırakmıyor. Yahu kardeşim ne var yani…

Bırak da başkaları gelsin. Şimdi denilebilir ki peki siz yapar mısınız? Ben yaparım demiyorum. Yaptım diyorum. Demokrat Parti Genel Başkanıyken baktım ki olmuyor. Yani partinin örgütüyle ve konumuyla benim

Bu köktenci düşüncelerim uyuşmuyor. Ya partide buna göre ekmek olanağım yok. Onun üzerine bir yıl yaptım. Ve hem o bina koca binayı bir sürü imkanı bırakıp ayrıldım. Dedim ki buyurun. Kimi istiyorsanız seçin

Ya ondan sonra da kendi bu köktenci düşüncelerime göre yeni parti kurmak için yıllardan beri uğraşıyorum. Ve bu düşüncedeki arkadaşlarla birlikte uğraşıyoruz.”

Beşinci?

“Peki beşinci Türkiye'yi bilgi çağına sokacağız. Evet. Çok önemli. Şunu çok açık söyleyeyim. 

Türkiye'de siyasi yazılıma siyasi söyleme, bilgi çağına yatırım kişi benim. Yani o dönemleri yaşayan kişiler bilirler. Özal'a da anlatmaya çalıştım. Demirel'e anlattım. Tansu hanım  anlamadı. Yıldırım Bey anlamadı. Ama Anlattım.. Anlattım… Anlattım…

Yani yazdığım kitaplar belli, yaptığım konuşmalar belli. Bilgi çağı diye dünyada büyük bir dönüşüm var. Evet. Şimdi aslında bence ilgi çağında aşan yeni bir çağ geliyor. Bilgi çağı içinden çıkan bir çağ o da yapay zeka çağı. Evet. Yani Türkiye'yi yönetenler Türkiye'yi yönetenler, başbakanlığa, bakan, başkanlığa istekli olanlar, ben Türkiye'ye yararlı olurum diyenler kitap okumalı…Atatürk böyle yapıyordu... Evet. Binlerce kitap okudu... Ben de okudum… Yirmiden fazla kitap yazdım. Ve hala okumayı sürdürüyorum. Dolayısıyla okuduklarımdan bildiğim bilgi çağı kavramı. Modern yönetim teknikleriyle devlete uygulayarak, yurttaşlarımıza bilgi çağı konusunda eğiterek Türkiye'yi bilgi çağına sokup bilgi çağının üreticisi olan.. Biz Tüketicisiyiz. Evet. Herkes cep telefonu falan kullanıyor. Şu önümüzdeki, teknik olanaklardan yararlanıyoruz. Ama bu değil. Üretici  olarak Türkiye'yi bilgi çağına sokacak devrimi yapacağız…”

Sözleriyle Başkan tamamladı. ATA  Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek 23 yaşından itibaren çeşitli ilçelerde Kaymakamlık, Gümrük Müşavirlik, Milletvekilliği yapmış, Kültür Bakanlığı, Devlet Bakanlığı ve Büyük Elçi ünvanı gibi makamlarda; unutulmaz başarılı hizmetler vermiş bir değerimiz..Aynı zamanda akademisyen olan Başkan Namık Kemal Zeybek’in çok sayıda kitapları var.

yilmazparlar@yahoo.com   


16.6.23

CULPAC, Uluslar ve Kıtalar Barışı Türkiye’ye Şube açtı-Yılmaz Parlar



  CULPAC, Uluslar ve Kıtalar Barışı Türkiye’ye Şube açtı

1979'da Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde bir barış medeniyetinin varlığı için kurulmuş olan, kısa adı "CULPAC"  Uluslar ve Kıtalar Barışı Evrensel Konseyi  Genel Müdürü Mfumu Kukıele Santu Danıel Lübnanlı Fahri Konsolos Dani Al Achkar’ı Türkiye Temsilcisi olarak atadı. Adresi tescillendi.



DMW Uluslararası  Diplomatlar Birliği Türkiye Genel Başkanı Ferhat Bozçelik tarafından Diplomatlar birliği Bünyesine katılan Birleşmiş Milletler Barışcıl Elçisi Dani Al Achkar’ın atama rituelinde Eski Başarılı Milletvekili Osman Ceylan, Avrupa Parlamentosu Delegesi Barlar Endre Sandor, DMW Uluslararası  Diplomatlar Birliği Türkiye Genel Başkanı Ferhat Bozçelik, Lübnanlı Fahri Konsolos Dani Al Achkar, hazır bulundular. 

"CULPAC", Uluslar ve Kıtalar Barışı Evrensel Konseyi, Genel Müdürü Mfumu Kukıele Santu Danıel atama rituel öncesi yaptığı konuşmasında “Türkiye Cumhuriyeti'ndeki uluslararası barış elçisi görevlendirme süreciyle ilgili olarak burada bulunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz



Uluslar ve Kıtalar Barışı Evrensel Konseyi kısaca, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki temsilcilik bürosunun kurulmasının resmi tanınması ve uluslararası barış elçisinin akreditasyonunu bugün gerçekleştirmektedir

Bu barışın dünyadaki birçok ülkede tehlikeye girdiği bir gezegende yaşadığımız son derece karmaşık olan bu günlerde söz konusu görevin son derece önemli bir olumlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Uluslararası barış elçisinin kendisine tebliğ edilen görevi başarmak üzere kararlılıkla gayret göstereceği umudunu taşıyoruz. Çünkü barış çok değerli bir olgudur.



Olmaksızın yaşamın hangi alanında olursa olsun bir ulusun gelişimi ve serpilmesi için iyi ya da alıcı bir herhangi bir şey yapılamayacaktır. Gezegenimizde demokrasinin ihdasına geçerli şekilde katkıda bulunabilmek üzere, İnsan haklarının yaygınlaştırılmasına katılımı da büyük yararı olacaktır. 

Uluslararası barış elçisi Dani Al Achkar, ulusal ve kıtaların barışı için evrensel konsey genel yönetimi kurumumuzun Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş makamlarının bu konuda bilgilendirilmesi akabinde

Temsilcilik büromuzun oluşturulmasının yanı sıra akreditif mutasyonumuzla da bu programın yerine getirilmesini mümkün kıldığınızdan ötürü sizi kutlamayı ve size teşekkür etmeyi bir borç bilirim . 

Dışişleri Bakanı ile İçişleri Bakanının yanı sıra atanmış olduğumuz İstanbul kentinin belediyesiyle de temasa geçmenizi rica ediyoruz.” Dedi 



Mfumu Kukıele Santu Danıel “Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihini göz önünde bulundurarak ve seçilmiş makamların iyi niyet ve siyasal açık görüşlülüğüne duyduğumuz itimatlar. 5 ve 6 Eylül 2008 -2010  tarihlerinde Brüksel'deki Avrupa Parlamentosu'nda yapılan Evrensel Barış konferansı kararları uyarınca bu büyük ülkenin oğulları ve kızlarını iş bu önemli proje konusunda bir araya getirecek ve birleştirecek büyük bir konferansın ardından nice aylardadır. Barış kenti İstanbul programını gelecek aylarda organize edeceğiz” açıklamalarda bulundu

Avrupa Parlamentosu Delegesi Barlar Endre Sandor, “Biz destek vereceğiz. Bugün barış ve insan hakları konusunda Avrupa delegesi sıfatımla, 5 -6 Eylül 2018 tarihlerinde Brüksel'de toplanmış olan Avrupa parlamentosunda, uluslararası barış konferansında uluslar ve kıtalar evrensel barış konseyi kararlarına uygun bir şekilde



Türkiye Cumhuriyeti nezdinde uluslararası barış elçisi olarak akreditasyonundan dolayı esansları daha da iyiliklendirmekten mutluyum. Değişen çok sayıda gerilim ve savaşın yanı sıra tüm kıtalardaki çeşitli krizlerin bir sonucu olan gezegenimizin geçirmekte olduğu bu zor dönemde hepimizin aynı safta durması ve insanlığı yok etmekte olan bu tür olaylara dur deme zamanı gelmiştir. Her halükarda dünyada barışı yeniden tespit etmek ve pekiştirmek üzere birlikte çabalamak durumundayız. İstanbul Türkiye'deki akreditasyonuyla uluslararası bahis barış elçisinin temsilcilik bürosunun oluşturulması tüm dünyada barışın makamları tarafından teşviki yolunda bu büyük ülkenin politikasını ortaya koymak yolunda cihetinde önemli bir simgedir.” Şeklinde barışın önemine dayanışmasına vurgu yaptı.

DMW olan  Avrupa Birliği Komisyonunun desteği ile kurulan Uluslararası Diplomatlar Birliğinin Türk Genel Başkanı Ferhat Bozçelik, “Sayın Mfumu Kukıele Santu Danıel sizinle bir yıl önce tanışmıştık. Sayın Dani Al Achkar’a, çok güzel, çok ciddi, çok onursal bir görev verdiniz. Değerli dostuma inanıyorum.

Son üç yıldan beri yaklaşık Türkiye'de ondan önceki çalışmalarını da takip ettik. Ciddi projelere de, işlere de imza attığı için biz de bundan alakalı bir karar aldık. Uluslararası diplomatlar birliği olarak, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından kuruluşu olmuştur. 2000 yılında

aynı zamanda da Avrupa İş Adamı Kulübü 25 yıldan beri Avrupa Birliği'ne bağlı olan başkanlığını temsil ediyoruz. 

Yönetim Kurulu toplantısından sonra Sayın Dani Al Achkar,  hem uluslararası diplomatlar birliğine girdi. Avrupa İş Adamı Kulübü Başkanım yönetim kuruluna da almış bulunuyoruz.



Bu arada çok güzel bir şeye değindiniz. Barış dünyada barış olmadığı zaman hiçbir şekil anlamı yoktur. İstanbul'daki yapmak istediğiniz kongreye yüzde yüz Avrupa Birliği olmaktan değil ve aynı zamanda Avrupa İş Adamları Kulübü olarak yüzde yüz desteğimizi vermeye hazırız. 

İstanbul'da seçtiğiniz için tekrar teşekkür ediyorum. Bu da şu anlamıyla; Cumhurbaşkanımızı bildiğiniz gibi şu andaki Ukrayna ve Rusya Savaşı arasında halen diplomasi olarak köprüleri kurmaktadır. Ve barış içinde her şeyi yaptı. Inşallah bu yapacağımız kongreyi Sayın Cumhurbaşkanımızı da davet ederiz.” Şeklinde desteklerini açıkladı

Eski Milletvekili Osman Ceylan, “Böyle sizleri, sizin gibi kıymetli insanları Türkiye'ye getirmekle bizlerle muhatap etmekle Türkiye'ye çok büyük hizmet ettiğinizi düşünüyorum.

Türkiye gerek Türkiye için gerekse bütün insanlık için güzel şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum.

Sayın Genel Başkan, diplomatlar birliği Genel Başkanı ve biz Türkiye için ve bütün dünya için güzel şeylere ışık olabileceğimizi düşünüyorum

böyle güzel işleri başlangıcı için bizi bir araya getiren Sayın Dani Al Achkar’a, özellikle teşekkür ediyorum. Bütün girişimleri yapmak devletin üst makamlarını bu kongreye getirmek için elimizden geleni yaparız. 

Benim sözüm var. Ben kendisinin yapacağı her icraatta arkasındayım. Ve Başkanla beraber, Cumhurbaşkanımızı sayın Tayyip Erdoğan'ı bu toplantıya davet edeceğim.” Sözlerini verdi. 

Ofis kapısına "CULPAC", Uluslar ve Kıtalar Barışı Evrensel Konseyi,yazılı olan metal temsilcilik adresi üzerindeki kağıt çıkarıldı. Ofise protokol sırasına göre tek girildi. Temsilcilik yemin töreni şeref sözü rituel sonrasında sertifika resmi yazılar ve Özel kart takdim edildi.

Aile foto sonrası resmi olarak göreve başlandı.

UNESCO Merkezi olarak UNESCO Kulüpler ve Merkezler Mavi El Kitabı'na uygun olarak başta UNESCO olmak üzere Birleşmiş Milletler'in faaliyetlerinde yer alarak özerk olmak DRCongo'da yer alan ve söz konusu Federasyonun Kurucu üyesi olan CULPAC, barışın, insan haklarının ve kalkınmanın teşviki için çeşitli kültürel, sportif, sosyal, hayırsever ve insani faaliyetler yürütmüştür ve Onurlu Kişiler ve barış için Evrensel Elçiler için tanıma programları gerçekleştirmiştir.

Temsil için seçilen ülkelerin mevzuatlarına göre barış için dünya turu programı ile dünya genelinde CULPAC şubelerinin kurulması, esas alınmıştır.

yilmazparlar@yahoo.com

6.11.22

8. İstanbul Güvenlik Konferansı-Yılmaz Parlar



 8. İstanbul Güvenlik Konferansı

 

İstanbul Güvenlik Konferansı sekizinci yılında Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü (MSGE) tarafından “Post-Güvenlik İkilemler, Entegrasyonlar, Modeller ve Asya“ ana teması altında küresel ölçekte katılımla 03-04 Kasım 2022 tarihinde Ramada Hotel & Suites by Wyndham İstanbul Merter’de gerçekleştirildi. 



Küresel ölçekte güvenlik, Etkili siber güvenlik, Ulusal güvenlik, gün geçtikce önemini artırmaktadır. TASAM Yönetim Kurul üyesi İhsan Toy'un belirtdiği gibi,150 den fazla stratejik araştırma içeren kitaplar yayınlayan ve çok sayıda stratejik temalı zirveler gerçekleştiren TASAM’ın 29 Oturum ve 150'den fazla sunumun yapıldığı “8.İstanbul Güvenlik Konferansı”nda15 ülkenin siyasetçileri, bürokratları, büyükelçileri, askeri uzmanları, akademisyenlerı, profesyonelleri görüş bildirdiler.


Güvenlik coğrafi bir konudur çünkü farklı yerler, o bölgenin güvenliğini etkileyen benzersiz fiziksel ortamlara ve kültürel sistemlere sahiptir. Ulusal güvenlik, coğrafya gibi, zaman ve mekânı ve o mekânın zamanının sınırları içinde var olanı içerir. Bunlar aynı zamanda coğrafi bakış açılarıdır. 

Bağlantılı dünyamızda siber saldırılar ciddi bir tehdit haline geldi. Bugün, dünya çapında her gün altı milyondan fazla siber saldırı gerçekleştiriliyor ve bu eğilim artıyor.  Üretim kesintilerinden, ticari sırların kaybından veya verileri geri yükleme maliyetinden kaynaklanabilecek ekonomik zarar çok büyüktür. 

Bu tür saldırılara karşı koruma çok önemlidir. Siber güvenlik, dijital toplumun bel kemiğini oluşturur. Bu nedenle dijital verilerin korunması giderek daha önemli hale geliyor. 

Siber suçlar her zamankinden daha yaygın hale geldikçe (bu yıl 6 trilyon dolarlık zarara yol açarak onu tüm küresel yasadışı uyuşturucu ticaretinden daha karlı hale getirmesi beklendiği söylenmektedir.) Yöneticilerin siber suçları püskürtecek kadar sağlam bir siber güvenlik stratejisini savunması zorunludur. 

Etkili siber güvenlik, yalnızca uygulama güvenliği, sızma testi ve olay yönetimini değil, aynı zamanda çalışan davranışlarını, üçüncü taraf risklerini ve diğer birçok potansiyel güvenlik açığını da kapsayan sürekli bir çaba gerektirir.


Göç, bir bölgenin güvenliğini ve istikrarını etkileyebilecek faktörlerden biridir. Göç, daha önce bu tür olayların yaşanmadığı bir bölgede terör eylemlerinin çoğalmasına neden olabilir. Göçmenler terörle bağlantılı bölgelerden geliyorsa bu risk daha yüksektir. Bu nedenle menşe bölgesi, göçmenlere nasıl davranılacağına karar verirken ülkelerin dikkate aldığı ana faktörlerden biri olmaya devam etmektedir. Asya'daki savaşın parçaladığı ülkelerden gelen göçmenler, terörizm söz konusu olduğunda yüksek riskli olarak algılanıyor.

Her yıl küresel ölçekte güvenlik profesyonelleri başta olmak üzere akademisyenler, bürokratlar, askerler, araştırmacılar, iş insanları ve gazetecilerin yoğun katılımıyla bir Türkiye ve İstanbul markasına dönüşen İstanbul Güvenlik Konferansında ;TASAM Başkanı Prof. Dr. Süleyman Şensoy, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Oliver Spasovski, Uganda  Savunma Bakanı Tümgeneral (E) Jim Muhwezi Katugugu, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Dr. Mohammad Hassan Sheıkholeslami, Bosna Hersek Emniyet (Polis) Genel Müdürlüğü Baş Müfettişi Midhat Hasanspahic, ASELSAN Strateji  Yönetimi Direktörü Sami Duman, TASAM Başkan Yardımcısı Tuğgeneral (E) Doç. Dr. Fahri Erenel açılış konuşması gerçekleştirdiler. 

TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY açılış konuşmasında  21. yüzyılda temel zorluğun, çağdaş küresel güvenlik problemlerinin kapsamı, ölçeği ve doğası ile uyumlu kuramsal çerçeve yokluğu olduğu tespitini yaptı. 

Başkan ŞENSOY, sermaye kaynaklı oluşan post-güvenlik  yapısı ve bu yapının stratejik hamleleri ile oluşan ve yeniden önem kazanan jeopolitiğin Doğu ile Batı arasında yaşandığını belirti.

Şensoy“Mevcut alt yapıyı ve kapasiteyi güncel varlıklara/yeni konvansiyonele dönüştürmeye dair nasıl bir politika izleneceği ise gelecek ve güvenlik için de belirleyici olacaktır. Post-Güvenlik ikilemleri arasındaki rekabet Asya’yı merkez alıyor.“dedi

Başkan ŞENSOY, 8. İstanbul Güvenlik Konferansı etkinliklerine; devlet temsilcileri, savunma ve güvenlik aktörleri, akademisyenler, politika yapıcılar, sektör temsilcileri, uzmanlar ve düşünce kuruluşlarından, serinin önceki konferanslarında olduğu gibi güçlü katılım sağlandığını dile getirerek, “Post-Güvenlik Jeopolitik başlığının içini en çok dolduran konular; özellikle Akdeniz-Atlantik ve HintPasifik’teki yeni entegrasyon çalışmalarıdır. Bütün entegrasyonların hem güvenlik hem sosyolojik hem ekonomik hem teknolojik anlamda zaman içinde büyük karşılıkları olacaktır“ şeklinde açıklamda bulundu.

Başkan ŞENSOY tüm bu rekabet parametreleri ışığında, yeni güç ve mülkiyet ekosisteminde konvansiyonel olarak sahip olunan her şeyin, anlamını büyük ölçüde kaybettiği ve değerinin düştüğü bir dönem yaşandığını ifade ederken ayrıca günümüzün rekabet ortamında ulus devletlerin zayıflaması ile orta sınıfın dönüşümü ve demokrasilerin  geleceği konusunun temel tartışma olmaya devam edeceğine de vurgu yaptı.


Konferans boyunca 4 farklı “Forum” gerçekleşti. İstanbul Siber-Güvenlik Forumu, Denizcilik ve Deniz Güvenliği Forumu, Türkiye - Afrika Savunma Güvenlik ve Uzay Forum, Türkiye - Körfez Savunma ve Güvenlik Forumu.

Birkaç salonda eş zamanlı gerçekleşen panellerden takip edebidiğimiz konuşmacılardan BDU Uluslararası İş İnsanları ve Diplomatlar Birliği, 8. İstanbul Güvenlik Konferansı’nın destekçileri arasındaydı. BDU Başkanı Dr. Musa Karademir, “ Dijital Para ve Finans Güvenliği ” konusunda bir sunum yaptı. 

Aynı şekilde BDU Kurucu Yönetim Kurulu Üyeleri; Doç. Dr. Aslıhan Nakiboğlu; “ Kripto Para Kullanımına Yönelik KOBİ Yöneticilerinin Görüşlerinin İncelenmesi: Niğde TSO Üyeleri üzerine Bir Araştırma, ” Doktorant Mehmet Nuri Kaynar; “ Kamu Güvenliği çerçevesinde Değişen Paradigmalar ve Güvenli Eğitim Ortamı, ” Doktorant Ayşe Kaşıkırık; “ Pandemi ve Savaş Gölgesinde Gıdaya Erişim Hakkı, ” Öğretim Görevlisi Güney Ferhat Batı; “ Aliya İzzetbegoviç’in Yugoslavya Politikası ve Avrupa’nın Güvenliği’nde Bosna-Hersek’in Stratejik Önemi “ başlıklarında birer sunum gerçekleştirdiler. 


Fenerbahçe Üniversitesinden Doçent Dr. Tuba Eldem,”Rusya-Ukrayna Savaşı Ve Avrasya’da Üçüncü Bir Güç Olarak Orta Koridorun Yükselişi” Başlıklı sunu özeti

“Orta Asya, Kafkaslar ve Türkiye ekonomilerini potansiyel olarak değiştirecek olan Orta Koridor’un gelişimi, şimdiye kadar Avrupa Birliği'nden gelen talep yönlü itici güçlerin eksikliği nedeniyle sekteye uğramıştır. 24 Şubat 2022’de Rusya'nın Ukrayna'ya işgalinin doğurduğu önemli jeopolitik sonuçlardan biri Türkiye, Kafkaslar ve Orta Asya boyunca uzanan Orta Koridor'un hem ekonomik bir bölge hem de Çin-Avrupa bağlantısı için giderek daha çekici bir alternatif rota haline gelmesi olmuştur. Rusya'nın Ukrayna işgali sonrasında ağır yaptırımlara tabii olan Rusya ve Beyaz Rusya topraklarından geçen Kuzey Koridor üzerindeki Avrupa ve Çin arasındaki kara ve tren yolu kargo taşımacılığı aksamıştır. Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'nin en büyük başarısı olarak kabul edilen Yeni Avrasya Kara Köprüsü (Çin, Kazakistan, Rusya, Beyaz Rusya, Polonya, Almanya) boyunca Çin-AB sevkiyatları, Rus işgalinden bu yana yüzde kırk azalmıştır. Bu kesintilerin Orta Koridor’un kargo hacmini bu yıl 2021’e göre altı kat arttırması beklenmektedir. 

Orta Koridorun yükselen potansiyeli, Orta Asya ve Güney Kafkasya'da Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Rotası boyunca bölgesel entegrasyon çabalarını Rusya ve İran aleyhine geliştirmektedir. Çin'in arz yönlü politikası Orta Koridor’un büyümesine imkan tanırken, Avrupa’daki enerji krizi, en agresif fosil yakıt karşıtı politikalardan bazılarının yeniden gözden geçirilmesine ve yumuşatılmasına yol açarak, Avrupa’nın potansiyel enerji kaynağı, küresel ulaşım ve lojistiğin bir parçası ve uzun vadede üretim ve ticaret ortağı olarak ilgisini Orta Asya ve Kafkaslara yöneltmiştir. Trans-Avrupa enerji, lojistik ve ulaşım ağları için yüksek jeostratejık  çekim potansiyeline rağmen Türkiye henüz kayda değer akış veya yatırımı kendine çekememiştir. Trans-Sibirya demiryolu üzerinde büyük ölçüde aksayan Çin-Avrupa taşımacılığını kendine çekememesinin nedeni, Çin ve Almanya'yı Orta Koridor üzerinden bağlamak için mevcut tercih edilen seçeneğin, İstanbul yerine Poti (Gürcistan) ve Köstence (Romanya) limanları üzerinden Karadeniz deniz taşımacılığı yoluyla olmasıdır.  Almanya'nın Asya-Avrupa demiryolu taşımacılığı için en büyük varış noktası olması nedeniyle, Alman akışını çekme yeteneği Türkiye’nin ulaşım ve lojistik ağ merkezi olabilmesi için kritik önem taşımaktadır. Orta Koridor’un uzun vadeli başarısı ise piyasa güvenini yeniden kazanılmasına, altyapının iyileştirilmesine ve kolaylaştırılmış gümrük prosedürleri gibi daha koordineli çok taraflı işbirliğine dayanmaktadır.” 


Elazığ Fırat Üniversitesinden Doç. Dr. M. Tuncay Gençoğlu sunusunda ilginç siber örgütlerin oluşturulmasını sundu.

“ Artık bir çok ülke Siber komutanlık, siber ordu yada Siber Uzay savunma gücü adıyla ordular kuruyor. Şu an itibariyle 40’tan fazla devlet bir tür askeri siber komutanlık kurdu ve en az bir düzine devletde kurmayı planlıyor. ABD, İngiltere, Çin, Rusya, İsrail, İran, Kuzey Kore, Güney Kore, Japonya, Hindistan, Kanada, Almanya Siber ordusu olan ülkeler. Geçtiğimiz günlerde bunlara Polonya’da eklendi (Siber Uzay Savunma Gücü adıyla düzenli bir ordu kurulduğu deklere edildi). Bunların hepsinin başında bir orgeneral yada korgeneral var. 

Türkiye’de Siber Savunma Komutanlığı adıyla bir birimimiz var ancak bu birim Genel kurmayın ve TSK’nın bilgi sistemlerini korumak amaçlı görev yapıyor, görev tanımıda zaten bu minvalde.

“Siber Uzay Savunma Gücü” Siber güvenlik komutanlığı bağımsız bir komutanlık olarak kurulmalıdır.

Bir muhabere taburu ofansif siber kuvvet olarak yapılandırılmalı ve bu yapının temel amaçları ise; Operasyon, Savunma, Saldırı, Sızma şeklinde olmalıdır.

“Bilim süvarileri” adıyla profesyonel programcı ve kodlayıcılardan oluşan, kimlikleri gizli, sürekli klavye başında olan, bir çok alanda faaliyet gösteren, sıcak bölgelerde ve siber savaşlarda görev yapabilecek olan  gizli bir Ordu kurulmalıdır. Bu Ordu, gerçek zamanlı siber istihbarat elde etmek için büyük veri analitiğini kullanarak verilerin otomatik olarak işlenmesini sağlayan teknolojiler geliştirmeli ve kullanmalıdır. 

“Siber Güvenlik Bakanlığı” kurulmalıdır. Yada başka bakanlıklarla birleştirilebilir. (İçişleri ve Siber Güvenlik Bakanlığı)

Dış işleri bakanlığı içerisinde bir “Siber Büyükelçilik” kurulmalıdır. Siber krizlerin diplomasi yoluyla çözülmesi amacıyla çalışacak siber vatanın korunmasında diplomasi işletecek bir birim. Devletler siber dış politikalara dair ofisler kurup başlarına bir büyükelçi atıyor. Uluslararası ilişkilerin siber boyutunun önemini kavrayan gelişmiş devletler bu tarz birimler açarak olası siber krizleri diplomasi yoluyla çözmeyi hedefliyor. ABD’ nin ilk siber büyükelçisi Nathaniel Fick oldu. Dışişleri bakanlığı bünyesinde açılan Siber Uzay ve Dijital Politika bürosuna başkanlık edecek Fick, ABD’nin Siber Uzay ve Dijital teknolojiler konusundaki dış politikasını yönetecek.”şeklinde sunusunda olması gereken birimleri dile getirdi.

Siber güvenlik, tüm veri kategorilerini hırsızlık ve hasardan koruduğu için önemlidir. Buna hassas veriler, kişisel olarak tanımlanabilir bilgiler, korunan sağlık bilgileri , kişisel bilgiler, fikri mülkiyet, veriler ve hükümet ve sektör bilgi sistemleri dahildir. 

Hassas verileri ve kişisel bilgileri depolamak için küresel bağlantı ve bulut hizmetlerinin kullanımı nedeniyle hem doğal risk hem de artık risk artıyor.  

İş liderleri artık yalnızca virüsten koruma yazılımı ve güvenlik duvarları gibi kullanıma hazır siber güvenlik çözümlerine güvenemez, siber suçlular giderek daha akıllı hale geliyor ve taktikleri geleneksel siber savunmalara karşı daha dayanıklı hale geliyor. İyi korunmak için siber güvenliğin tüm alanlarını kapsamak önemlidir .

Siber tehditler, kuruluşunuzun herhangi bir seviyesinden gelebilir. İşyerleri, personeli sosyal mühendislik dolandırıcılıkları, kimlik avı , fidye yazılımı saldırıları ve fikri mülkiyeti veya kişisel verileri çalmak için tasarlanmış diğer kötü amaçlı yazılımlar gibi yaygın siber tehditler hakkında eğitmek için siber güvenlik bilinci eğitimi içermelidir.


Siber güvenliğin önemi artıyor.  Siber Suçlar Neden Artıyor? 

Bilgi hırsızlığı, siber suçların en pahalı ve en hızlı büyüyen bölümüdür. Büyük ölçüde, kimlik bilgilerinin bulut hizmetleri aracılığıyla web'e artan şekilde maruz kalmasından kaynaklanmaktadır.

Ama tek hedef bu değil. Elektrik şebekelerini ve diğer altyapıyı yöneten endüstriyel kontroller bozulabilir veya yok edilebilir. Kimlik hırsızlığı tek amaç değildir, siber saldırılar bir kuruluşta veya hükümette güvensizlik yaratmak için veri bütünlüğünü tehlikeye atmayı verileri yok etmeyi veya değiştirmeyi hedefleyebilir.


yilmazparlar@yahoo.com